Son dönemde Türkiye'de emlak sektörüne dair ortaya çıkan dolandırıcılık olayları, pek çok kişinin düşüncelerini derinlemesine sorgulamasına yol açtı. Özellikle ‘hisseli tapu’ adı altında organize edilen dolandırıcılık çeteleri, durumu daha da vahim hale getiriyor. Yaklaşık 100 milyon dolarlık bir çarkın deşifre edilmesi, pek çok vatandaşın mağduriyetine, güven kaybına ve ekonomik zorluk içindeki birçok kişinin daha da kötü duruma düşmesine sebep oldu. Yaşanan bu olay, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir kriz halini de almış durumdadır.
Hisseli tapu, bir mülkün birden fazla kişi tarafından ortaklaşa sahiplenilmesi durumunu ifade eder. Genellikle mülk sahipliği konusunda çeşitli yasal düzenlemelerin olmadığı, dolandırıcılığın altyapısını oluşturan bir sistem olarak bilinir. Bu tür tapular genelde sahte belgelerle ve yasadışı yöntemlerle düzenlenir. Dolandırıcılar, mülkü sanki gerçek bir ortaklık varmış gibi göstererek, birçok kişiyi aynı mülk için kandırabilirler. Yetkili mercilerin bu durumla ilgili yetersiz kalması ve vatandaşların bilgi eksikliği, dolandırıcıların işini daha da kolaylaştırmaktadır.
En son ortaya çıkan olayda, immobilien (gayrimenkul) dolandırıcıları, sahte hisseli tapularla yüzlerce vatandaşın paralarını alarak kaçmayı başardılar. Bu dolandırıcılık ağı, Türkiye genelinde operasyon yapan farklı gruplar tarafından yönetilmektedir. Dolandırıcılar, ağı kurabilmek için aslında hiç var olmayan mülkleri göstererek, insanları tuzağa düşürdü. Ayrıca, elden ele dolaşan sahte belgeler ve güvenilir görünümle dolandırıcılar, vatandaşların güvenini kazanmayı başardılar. Bu süreçte birçok birey kendi tasarruflarını, birikimlerini ve hayallerini kaybetti. Dolandırıcılık çeteleri, gerçek mülk sahiplerinin bunun farkına varması sonucunda işlerin çığırından çıkmasına neden oldular. Dolandırıcılıkla ilgili yapılan araştırmalar ve operasyonda, yaklaşık 100 milyon dolara yakın bir miktarın dolandırıldığı kaydedildi.
Olayın üst düzey emniyet birimleri tarafından aydınlatılmaya çalışılması, dolandırıcıların yakalanarak adalet önüne çıkarılması bekleniyor. Ancak, mağdurlar açısından bu durum çok geç kalınmış bir çözüm gibi görünmektedir. Mağdur olan bireyler, yaşadıkları kayıplar nedeniyle hem maddi hem de manevi anlamda büyük zorluklar yaşamaktadırlar. Devletin bu konuda çok daha fazla bilinçlendirme çalışmaları yapması ve önlemler alması gerekmektedir. Ayrıca, mevcut yasal düzenlemelerin, dolandırıcıların boşluklarından yararlanmasını engelleyecek biçimde gözden geçirilmesi önem taşımaktadır.
Yaşanan bu durum, yalnızca dolandırıcılıkla yok olan bireylerin hayatlarını değil, tüm emlak sektörünü derinden etkilemektedir. Hisseli tapu dolandırıcılığı, mağduriyetlerin artmasına sebep olduğu gibi aynı zamanda ev almak isteyenler için ciddi bir risk oluşturdu. Dolandırıcılığın önüne geçmek ve insanları korumak için devletimiz ve ilgili kurumların etkili adımlar atması, toplumun huzuru açısından büyük önem taşımaktadır.
Konuyla ilgili uzmanlar, hisseli tapu dolandırıcılığının vurgucu bir şekilde tanıtılması gerektiğine dair çağrılarda bulunuyor. Bu tür olayların azalması ve toplumu bilgilendirecek çeşitli kampanyaların düzenlenmesi, dolandırıcılığın önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, yerel yönetimlerin ve emlak danışmanlık firmalarının daha şeffaf ve denetlenebilir yöntemler uygulaması, dolandırıcılık olaylarının önüne geçmek için şarttır.
Sonuç olarak, 'hisseli tapu' yoluyla yapılan dolandırıcılıklar, yaygınlaşarak 100 milyon dolara ulaşan bir kayıp oluşturdu. Bu tür dolandırıcılıklara karşı toplumsal farkındalık ve önleyici tedbirlerin artırılması, sadece mağdurların değil, tüm toplumun güvenliğini korumak için oldukça mühimdir.